31 Aralık 2022 Cumartesi

Dizi Tavsiyesi: Gilmore Girls

  

 Arka planda How To Dream yazıyor ve ben en yakın arkadaşımdan, en sevdiğim şehirden, en iyi sırdaşım olan annemden ayrılmış, gurbete düşmüş gibi hissediyorum. 
Ve şunu çok iyi biliyorum artık, kaç kere Gilmore Girls izlersen izle, her izleyişin sonu seni aynı boşluğa, aynı sancıya bırakacak...
Uzun soluklu dizileri izlemek zordur. Zaman içerisinde bir bağ kuruyorsun, o karakterlerle bütünleşiyorsun, o masada, o evde bulunuyorsun... Beraber kızıp, beraber gülüyorsun. İşte tam olarak bu yüzden diziciyim, bu bağı seviyorum ancak itiraf etmem gerekir ki bittikten sonra üzerimde oluşan o bulutlar biraz sancılı olabiliyor ^_^ Bu konuda yalnız olmamayı umuyorum! 

Öncelikle biraz diziden ve kadrosundan bahsedeceğim ardından da ''dizi vs. ben'' temalı bir yazıya evireceğim bu yayını. Evet, tam olarak bunu yapacağım.
Dizi bekar bir anne olan Lorelai 16 yaşında hamile kaldıktan sonra dünyaya getirdiği Rory (ki aslında kendi ismini vermiştir, ismi Lorelai Lee'dir) ile yaşantılarını anlatıyor. Lorelai oldukça deli dolu, hayat enerjisi yüksek, büyük beklentiler içerisinde olmayan ve oldukça varlıklı ailesinin varlığını önemsemeden kendi yolunda yürümeyi başarmış bir kadındır. Mert, ne istediğini bilen, duygusal ve bence çok da iyi bir annedir. Kızıyla arkadaş gibi olabilmek için elinden geleni yapan Lorelai aslında bu konuda başarılı da oldu diyebiliriz. 

Rory oldukça çalışkan, annesine göre daha sakin, küçük yaşlarda uzlaşmacı, annesine bağlı, bence tam olarak hiçbir zaman ne istediğini tam olarak bilememiş, hedefleri olan ancak yanlış adımlara sahip bir kızdır. 

Emily ve Richard Gilmore ise Lorelai'ın anne ve babasıdır. Oldukça soylu bir aile olmalarıyla beraber maddi olarak da büyük bir güce sahiptirler. Bu güçleri Rory'nin hayatında belli dönemlerde eğitimine de dokunmuştur. Rory büyük anne ve büyük babasına oldukça sıcak ve samimi duygulara sahip olarak annesinden biraz ayrılıyor dizide. Şöyle ki Lorelai baskılardan, kurallardan, gerekliliklerden daha farklı bir hayat arzu edip bu hayatın peşinden gitmiş ve aslında bunu başarmış bir kadın iken öte yandan anne babası oldukça kurallar ve gelenekler peşinden ilerleyen, daha çok etrafa göre yaşayan ebeveynler diyebilirim. Aslında kızlarını gerçekten çok seven ve her fırsatı karşılık gibi gösterseler de onları daha çok görebilmek için kullanan ancak bu sevgiyi yeterince belli edemeyen ebeveynlerdir.

Dizi 7 sezon ve her sezon 22 bölümdür. Dizinin bitişinden 9 yıl sonra Gilmore Girls A Year In The Life adlı özel bir bölüm de çekilmiştir. Tek sezon 4 bölüm ve her bir bölümü ortalama 1saat 45dakika kadar sürmektedir. Dizinin iki parçası da aktif olarak Netflix platformunda mevcut. 
Gelelim bana...
Bu konuda aslında oldukça uzun yazacağım sanırım. Çünkü ne kadar zaman geçerse geçsin, ne kadar dizi izlemiş olursam olayım GG benim için daima özel kalacak. Yemek yaparken, ütü yaparken, sağı solu toparlarken hep elimin gittiği dizinin sountrack'larını artık evde ansızın söyler olmuştum. 
Şimdi diziyi biraz zamanlara böleceğim çünkü zamanın akışıyla değişen fikir ve hislerimin olduğu aşikar. 

Dizi ilk başladığında Rory ve Lorelai'ın ilişkisini çok sevdim. Çok sevdim diyorum çünkü bu sevgim devam etmedi ama yavaş yavaş ilerleyeceğim :) Rory'nin masum ve annesine dost olan halleri beni çok tatmin etti. Annesinden bir şey saklamayan, arkadaşça ve çılgınca ilişkiler kuran, çok çalışkan, Emily ve Richard'a karşı bile ön yargısı olmayan o kızı sevmemek çok da mümkün değildi bence :) 
Lorelai ise yaptığı saçma hamlelerle bile benim çok sevdiğim o ayakları yere sapasağlam basan, duygusal güzel kadınımdı. Canım Lorelai... Kırıldıkça içinde tutan, bunu asla dile getirmeyen ve içinde saklayan o kadını gerçekten öyle çok sevdim ki, bunu tarif etmem imkansız... 

Lorelai'ın çocuğunun babası olan Christopher aslında kötü bir insan ya da baba olmasa da erken yaşta baba olmanın ve genç yaşta aldığı yanlış kararların kurbanıydı. Sorumluluk sahibi olması için çok uzun yıllar geçmesi gerekti ve bu da birçok şeyi kaçırmasına, köprünün altından çok sular akmasına neden oldu. Neden bilmiyorum ama birçok insanın aksine ben hiçbir zaman, daha en başından beri onun Lorelai ile yan yana olmasını hiç istemedim. Çünkü ne yaşarsa yaşasın, ne kadar değişirse değişsin o asla Lorelai kadar derin bir insan olamayacaktı, nitekim olamadı da... 
Max Rory'nin öğretmeni, Lorelai'ın bir dönem nişanlı olduğu kişiydi. Aslında görünürde iyi, naif, romantik denebilecek, kısmen de derin bir adam olduğu gerçeğini atlamamak lazım. İşler ciddiye gidiyordu, güzelleşiyordu. Bu ilişkinin temelinde olmamış olmasının benim gözümde tek bir nedeni vardı, Lorelai'ın kaderi... Çünkü onun kaderi Lorelai'ın Stars Hollow'a taşınmasıyla zaten yazılmıştı... O yüzden görünürde şu şu sebepler şeklinde belirtilen ayrılıklar olsa da benim için tek nedeni buydu. Ve o kadere sahip olmamış olsaydı evleneceği ilk kişi de Max olurdu bence. O olmasaydı... :) O... Luke. 

Luke benim en sevdiğim ikinci karakterdi kesinlikle. Onun o asabi, net, düz adam tavrını çok seviyorum çünkü Luke olduğu gibi yaşayan, hisleri ve fikirleri için herhangi bir dalavereye ihtiyaç duymayan, kendi işinin patronu olan ve bu konuda da oldukça başarılı olan bir adam. Kendi sınırlarını ve çizgilerini korumayı da kendine kural bilmiş olduğunu söyleyebilirim. Hiç içmedim ama hissettiğim o ki muhteşem kahve yapıyor :)

Onları yan yana gördüğüm ilk andan beri istediğim tek şey onların bir araya gelmesiydi. Ayrıldıkları bölümde çok ağlamış, diziyi bile bırakmak istemiştim. Bazı spoiler'lar yedim diziyle ilgili elbette ama ben yine de onların özel bölümün sonunda evlenecekleri bilgisine hiç ulaşmamıştım ve bu yüzden diziyi hep buruk bir şekilde izledim. Onlar yan yana geldiklerinde ağzım kulaklarıma varıyordu, onlar sarıldıklarında benim kalbim çarpıyordu. Ayrıldıklarında ve birbirlerini hiç istemediğim şekilde gördüklerinde ise kendi kendimi yiyordum. Kendilerinin bunu inkar etmesine rağmen dönen sağlam bir dedikodu Lorelai ve Luke'un gerçek hayatta çok da iyi anlaşamadığı bilgisi var. Bu birçok kaynakta çok açıkça belirtiliyor. Elbette hiçbir oyuncu ''doğru, anlaşamıyoruz'' demez. Ama eğer doğruysa bile aralarındaki uyum ve birbirlerine bakışları bammmmbaşka bir duyguydu. 
Dizinin son sezonlarına geldikçe Rory'den gerçekten nefret etmeye başladım. Rory karakterini son bölümlerde nasıl bir karakter olarak yazdılar, nasıl bir kız ortaya çıkartmak istediler bilmiyorum ama umarım amaçları güzel ya da güçlü bir kız profili değildir zira benim izlediğim son derece bencil, kendini düşünen, ne istediğini bilmeyen, annesi gibi bir insandan çok kolay vazgeçebilen (annesiyle ilişkisi hiçbir zaman bitmedi ama bunun tek sebebi annesinin çok derin bir kalbinin ve o kalbinin içinde de bir o kadar derin sevginin olmasıydı bence) bir kız. Hayatına giren erkeklere karşı tavrı, yanlış zamanda yanlış adımlar atarak başka insanların hayatını mahvetme yeteneğine sahip olması ve buna rağmen pişmanlık duygusu yaşamaması ve bence asla kendisine saygısının olmamasıydı. Bunu iki kere gösterdi. Biri Dean evliyken yaptıklarıydı ancak burada yaşının küçük olmasına ve cahilliğine vermek istedim ancak özel bölümde Logan ile olan ilişkisi ve ısrarla Logan'a olan anlamsız bağlılığında artık gerçekten Rory'nin başka bir insan olduğuna emin oldum... Ve evet, Rory kesinlikle lise döneminde harika bir çocuktu. Üniversite onun gerçek kimliğini çıkarttı. Ya da gerçek hayat, ilişkiler onun kim olduğunu anlamasına sebep oldu. Çünkü Rory en kolay erkeklerle ilişkisinde annesine ve çevresine karşı değişiyordu... 

Ve dizinin sonunda olanlara bakarsak o çok çalışkan kız mesleki anlamda asla bir başarıyı tutturamadı. Onca emeğe ve uğraşa rağmen emin adımlar atamamış olmanın kurbanı oldu bence. Öte yandan sağlıklı bir ilişki de yaşayamadı. Ve annesinin onun için isteyeceği en son şeyi gerçekleştirdi. Düzensizliğin ve belirsizliğin içerisinde hamile kaldı. Bir wookie mi yoksa Logan mı olduğu bir soru işareti ancak diziden sonra yapılan röportajda Lauren Graham bunun gerçek cevabını asla bilmediğini ama babasının Logan olduğunu düşündüğünü söylüyor. Ki çok bir önemi de yok... Evet, çok gömmüş gibi oldum ama Rory bende tamamen hayal kırıklığıydı.

Bence sonu çok gerçekçi bir sondu. Sonunda Lorelai ve Luke evlendi, bende saadetime erdim. Öyle mutlu oldum ki o anda ağladım ağladım durdum herhalde :) Ama evlilik öncesi zayıflama dansını asla unutmayacağım Lorelai'ın... Ve nişanlılık döneminde Lorelai'dan çocuk istiyordu Luke. Sonra ayrıldılar, yeniden bir araya geldiler ama bu sefer Lorelai istemeye başladı Luke buna yanaşmadı ve nihayetinde ortak bir çocukları olmadı belki ama çokkk mutlu ve gerçek bir aile kurdular. Çocuk konusu da onlar için bence bazı konularda geç kalmanın bedeli oldu... Çok daha önce evlenebilirlerdi.

Ve Gilmore Girls bitti...
Yemeklerim daha yalnız, kalbimde ise daima GG.
Ve ben sonsuz bir LorelaiLuke <3 fanı...
Sizi hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar çok özleyeceğim...


Hoşçakal Gilmore Girls...




Sevgiler,
Zencefilly



*Kaynakça:
2. görsel https://celebrity.fm/tr/do-lorelai-and-luke-get-married/ sitesinden alınmıştır.
3. görsel https://tr.pinterest.com/pin/418412621607949731/ sitesinden alınmıştır.
4. görsel https://tr.pinterest.com/pin/1688918603475844/ sitesinden alınmıştır.
5. görsel https://tr.pinterest.com/pin/93942342221943745/ sitesinden alınmıştır.


2 Yorumlar:

  1. Gilmore Girls dizisini ben de severek müptelası olarak takip etmiştim. Sonradan çıkan Gilmore Girls A Year in the Life'tan haberim olmamıştı. Şimdi görmüşken hemen alıveriyorum. Biraz hasret giderelim :)

    YanıtlaSil
  2. oooo bir efsane diziii :)

    YanıtlaSil