Hayatımın bir döneminde ölümü idrak edebilmek için çok fazla çaba sarf ettiğimi hatırlıyorum. Bana kendimi dünyanın ortasında çırılçıplak, savunmasız ve çaresiz hissettirmiş olan bir ölüm geçmişti hayatımdan. Ve sizi temin ederim ki değerleriniz, inançlarınız ve ölüme dair bildiğiniz her şey bir tabutun, bir mezarlığın veya bir son vedanın ardından tamamen hafızanızdan siliniyor.
Düştüğünüzde dizinizdeki yaraları temizleyen, veli toplantılarınıza giden, ateşlendiğiniz gece sabahlara kadar başınızda bekleyen birinin öldüğü söylendiğinde ağlıyorsunuz ve ağladığınız için gelmesini bekliyorsunuz. Gelmiyor, daha çok ağlıyorsunuz. Hala gelmiyor ve siz aslında bir ömür o hatıraların arasında göz yaşlarınızı dökmeye devam edecek oluyorsunuz. İşte tam bu yolların arasından yürüdüğüm dönemde ölümü ve ölümü kabullenebilmeyi çok istedim. Çünkü durduramadığım, önüne geçemediğim ve kendimi içinden çekip çıkaramadığım bir girdabın içerisinde öylece dönüp duruyordum.
ve çok acıtıyordu...
Sonra ne oldu hiç bilmiyorum. Bazı hisler hiç geçmedi, bazıları çok arttı, bazıları ise yer ettiğinden midir bilmiyorum eskisi gibi titretmemeye başladı. Ama hiç geçmedi. Ölümü hiç anlamadım, ölümün soyutluğunun içerisinde var olan o somut gerçekliği hiç anlayamadım. Ama yağmur sonsuza dek yağmıyor, güneş sonsuza dek batmıyor. Bir yerden sonra hayat denen o akışın içerisinde var olmaya devam etmeniz gerekiyor.
O dönem rehberimde dolaştığım günler oluyordu. Kiminle konuşsam, kimi arasam diye öylece rehberin arasında dolaşıyor sonunda da kimseyle ne konuşuyor ne de buluşuyordum. Keşke yüreğimi deprem enkazına çevirmeseydim ile kimseye minnet etmeden sallandım, yıkıldım ve kendi enkazımı yine kendim kaldırdım arasında bir yerlerdeyim şuan.
ve bir şekilde alıştım.
tüm buralara nereden geldik, şuradan geldik.
Bugün çocukluğuma dair bir anı geldi aklıma okuldan dönerken ve sonra fark ettim ki o hatıramda ismi geçen hiç kimse bugün hayatta değil. Zaman içerisinde kopmuş olan bağlar, ölüm, tatsız anılar... Bunların hiçbir önemi yoktu o an, bir anının kahramanıydım. Gidenler gitmişti ama anılar bendeydi. Zihnimde, kalbimde, hatıramda...
Ne ilginç değil mi?
O gün o sofrada otururken,
bayram günü elleri öpüp harçlık toplarken orada bulunan herkesin bir gün gittiğini anımsayacak ve buna kederlenecek olduğuma inanır mıydım?
hiç sanmam.
ama gerçek şu ki yaşıyorsan ölüm var.
ne okuduğum kitaplar, ne anlamlandırmaya çalıştığım olumlama fikirleri...
tek bir gerçek vardı, bazı insanlar bu dünyadaki yolcuğunu tamamladı.
bu yazı hayatıma dokunmuş, anılarıma misafir olmuş ve vakti geldiğinde bu dünyadan ayrılmış tüm güzel insanlara...
İnsanın yakınını kaybetmesi kötüdür, hayali bile zor geliyor, Allah rahmet eylesin.
YanıtlaSilÖlüm gerçeği var ve bir gün hepimizi bulacak. Kalanlara sabretmek düşüyor.
hayattayken yaşamak lazım :)
YanıtlaSil