2 Aralık 2024 Pazartesi

Sana;

Sana, 

Bir gün bu cümleyi senin için kuracağımı asla tahmin etmezdim. Son zamanlarda seni öyle çok özlüyorum ki, bana söylediğin tüm güzel sözleri düşünürken buluyorum kendimi. Bana hep böyle seslenirdin, benden bahsederken hep ''o benim can yoldaşım'' derdin. Benim için direndiğini, benim için mücadele ettiğini, yorgunluğa karşı benim için meydan okuduğunu... Ve daha birçok şey... Şimdi ise direnmen gerekmeyen, mücadele etmek zorunda olmadığın ve yorulmadığın bir yerdesin... Anlamakta zorluk çektiğim, bazen üşüyüp üşümediğinden korktuğum, o güzel saçlarının toprakla bütünleşip bu dünyanın sonsuzluğuna karıştığı düşüncesi ile içerlendiğim bir durumdayım ben de. Sen gittiğinde kendimi ihanete uğramış gibi hissetmiştim. Benim için direnmekten seni vazgeçirenin ne olduğunu, neden hala mücadele etmediğini anlamak ve bunu içselleştirmeyi bırakmak çok uzun zaman aldı. Dünyanın ortasında öylece dikilen bir çocuğun resmedildiği bir resim vardı ya... O çocuk gibi hissetmiştim kendimi. Sırtım üşümüştü, içim ezilmişti. Ben ağladığımda bana kızıp, ağlama diyen... Azıcık atışsak elinde kahveyle yanıma ilişen sen... Gittiğin yerde beni hala hatırlıyor musun? 

Olduğun yeri, seni bekleyen süreci, ki aslında hepimizin süreci olacak zamanı geldiğinde, okuyarak kendi acıma teselliler aradığım bir dönem oldu. Üşümediğine inanmak, toprağın altında canının acımadığına ikna olmak bir hayli zaman aldı. Zamanla daha farklı bir hal aldı bu hisler... Uzun bir süre kavga ettim içimde seninle. Küstüm, kızdım, ağladım. Sonra başıma gelenleri hak edecek ne yaptığımı düşünüp kendimle didiştim. Ve son olarak, ki en acı verici nokta burası, artık olmadığını kabullendim. Numaranı hiç silmedim, 8 sene boyunca sana mesaj atmaya devam ettim. Sınav notlarımı, okulumu, evimi, kedilerimi, kendimi... Hep bir şeyleri anlattım. Geçen gün öğrendim ki hattın artık bir başkasına verilmiş.  O mesajı okuyan gözlerimin, o mesajı okurken göğüs kafesime meydan okuyan yüreğimin ah bir dili olsa da konuşsa... 

Seninle birlikte her köşesinde anımızın olduğu bir şehirde hayata devam etmeye çalışmak tahmin ettiğimden daha zor oldu. Seninle içtiğimiz kahveler, altında ıslandığımız yağmurlar, balkondan izlediğimiz yıldızlar... Hala o göğün altındayım, hala o şehirde, o yerdeyim. Seninle yeni bir hayata başladığımız ve beni o yolda yalnız bıraktığın yerde... Öyle garip bir şehir burası, kopamadığım... Hem hayatımın en güzel yıllarını yaşadığım hem de en özlediğim anılarımın şehri... Bazen en çok yıllarca hiç bozmadan yaptığımız anne kız günlerini özlüyorum. Ve senden sonra fark ettim, neden hep pizza yiyip kahve içmeye gittik o günlerde? Neden hiç sorgulamadık bu durumu ve neden hiç değişmedi? Şimdi burada olsaydın işimiz daha kolaydı, AVM'de pizzacı ile kahveci karşı karşıya... Yani hiç yorulmazdın ve yine çok eğlenirdik. O anne kız gününe gelebilmek için, o kahveyle birlikte tüm içimizi döktüğümüz sohbetleri ettiğimiz o anı yaşayabilmek için her şeyi yapardım. Ama artık hiçbir anlamı yok değil mi? Yaşayabildiğimiz kadarını yaşadık, biriktirebildiğimiz kadar anıyı biriktirdik... Ve defteri kapattık. Bir şeylere çok kızdığımda varoluşsal sancılarım tuttu derdim de, katılarak gülerdin ya... Bazen gerçekten öyle hissediyorum işte. Bir keresinde bana ''insan çok sevdiği birini kaybettiğinde, öldüğünü hiç anlamıyor. Sanki bir yere gitmiş gibi hissediyor'' demiştin. Hiç öyle hissetmedim. Çünkü ben senden ayrılıp uzaklara hiç gitmedim. Hatta iyi biliyorsun, ben sana çok uzaklardan geldim... Ve sen de benden çok uzaklara gittin şimdi... Tüm bu karmaşık duygulara dayanmama yardımcı olan şey ne biliyor musun, insanlar öldüklerinde gittikleri yerlere hastalıklarını ve acılarını götürmüyormuş. Artık acı çekmediğin, ağlamadığın, hırpalanmadığın bir yerdesin. Ve sana yemin ederim, bunlara yıllar boyu şahit olmak öyle büyük bir ızdıraptı ki, artık bunlardan kurtulduğun için düştükçe kalktım ayağa... Sırf bu yüzden gidişini anlamlandırmaya, gerekçelendirmeye çalıştım. Ve belki de sırf bu yüzden sen gittikten sonra sana kızıp küsmem uzun sürmedi. Hemen özledim, hemen affettim...

Ve aslında benim kalbim sana hiç arkasını dömöedi... 

Biz hep ne derdik? Seni çok ve sonsuza dek! * Much and forever! *

4 Yorumlar:

  1. Çok hüzünlü ve samimi bir yazı olmuş. Allah sevdiklerini kaybetmiş herkese sabır versin, çok zordur ayrılık.

    YanıtlaSil
  2. arada spama da bakıver :)

    YanıtlaSil